Olympos

olympos

OLYMPOS ANTİK KENTİ

Tarihtede bilindiği gibi ve eldeki belgelere göre Olimpos ilk defa M.Ö.2.y.y. sahneye çıkmıştır. Pek emin olunmamasına rağmen, Helenliler tarafından kurulduuu tahmin edilen bu şehir daha sonra Likyalıların oturum ve yaşam bölgelerinden biri olmuştur. Yapılan kazılarda bulunan gümüş paralar ve üzerlerindeki yazılar bunu doğrulamaktadır.

 

M.Ö. 100 senesinde Olimpos Likya birliğinin önem taşıyan 6 şehirlerinden birisi olmayı başarmıştı. 15 km. uzaklıktaki, 2365 yüksekliğindeki bugün Tahtalı adı ile tanınan dağ, eski çağda Türkiye ve Yunanistanda bulunan tanrıların dağları Olympos diye adlandırılan 20 dağdan birisi olup, Olimpos kenti adını buradan aldığı büyük bir ihtimalle tahmin edilir.

 

Phaselis ve Korykos ta  olduğu gibi Olimposda devamlı deniz korsanlarının saldırılarına maruz kalıyordu. Zeniketes adlı korsan burayı tamamen işgal ederek, burasını bir askeri üs haline getirmişti.

 

Daha sonra Romalı Konsul Cilicia P.Servilus Vatia M.Ö. 78.yılında burayı işgal ederek Olimposu Roma topraklarına kattı ve zengin Romalılara kısmen kiraya verildi ve satıldı. Bunun üzerine tarihci Strabon un anlatmalarına göre Zeniketes kendini ve ailesini yaktı.   

 

Bütün bunlar Olimpos un zayıflamasına ve Likya birliğinden ayrılmasına sebep oldu. Daha sonralar tekrar Roma imparatorluğu güvencesi altına alındı ve Likya birliğinin yeniden üyesi oldu.

Romalılar devrinde rahat bir zaman geçiren Olimpos, hıristiyanlık devrindede rahat bir şekilde ayak tuttu. Maddi yardımlar Olimposu tekrar aranan, bilinen bir yer haline getirdi. M.S. 129-131 senelerinde Hadrian in ve 172-175 senelerinde Marc Aurel`in Olimpos u ziyaretleri bunun ispatı olmaktadır.

 

Bu mutluluk da fazla sürmedi ve M.S. 3.y.y tekrar korsanların saldırıları ile bu parlak devir de sona erdi ve ufak bir yerleşim bölgesi haline geldi.

 

Ara sıra Venedig ve Rodostan gelen zenginler sayesinde kısada olsa rahat bir zaman daha geçirme şansına sahip oldu.

 

Nihayet Osmanlıların 15.y.y. Akdeniz bölgesini ele geçirmeleriyle, tamamen terk edildi.

 

Antik kentin harabeleri ortadan geçen nehirle ikiye ayrılır. Kısmen duvarlarla örülmüş kıyı şeridi ve iki tarafi birbirine bağlayan köprünün kalıntılarını görmek mümkündür.

 

Akropolis nehrin sağ tarafinda yer almaktadır ve ana yerleşimde onun etrafındaydı. Olimpos tiyatrosu ise kuzeyde ufak bir tepe üzerine kurulmuştu. Romalılar devrinde yapılan bu tiyatronun yanlızca etrafa dağılmış harabelerini görmek mümkün oluyor.

 

Basilika ise tiyatro ile deniz arasına kurulmuş. Antik şehrin güneydoğusuna baktığımızda 5 metre yüksekliğinde çok ilginç bir kapı görünmektedir. Taşlar işlemelerle süslu olup Imparator Marc Aurel in 172-173 senelerindeki ziyaretinin yazıları bulunur.

 

Ana mezarlık nehrin güney tarafındadır. Buradaki mezarlar karakteristik Likya formuna uymamaktadır. Antik kentin çıkışınde bir insan boyundan yüksek Deliktaşı  görebilirsiniz.